|
|
|
|
Bakımlı Kadınların Sitesi - Türk milleti eşcinselleri alkışlıyor!
|
|
 |
 |
Türk milleti eşcinselleri alkışlıyor!
|
Bu haftaki konumuz eşcinsellik... Eşcinsellik neden kabul görmüyor? Tarihimizdeki ünlü eşcinseller kimler? Yazımı okuduktan sonra eşcinsel olmaya karar veren olur mu merak ediyorum!
|
|
|

Eşcinsellik neden kabul görmüyor? Tarihimizdeki ünlü eşcinseller kimler?
Geçen haftalarda grup seks hakkında konuştuk. Yazıyı eleştirenler oldu, bana hak verenler oldu, hatta ilginçtir, insanların yazımı okuyup grup sekse yönelebileceğini iddia edenler bile oldu aramızda! Bu hafta ise sizinle yine ciddi bir konuyu paylaşmak istiyorum; eşcinsellik... Yazımı okuduktan sonra eşcinsel olmaya karar veren olur mu merak ediyorum!
Her neyse... Şimdi diyeceksiniz ki nereden çıktı bu konu? Grup seks hakkındaki yazımın bir bölümünde grup seksi deneyimleyenlerin belli bir süre sonra kendi cinsine ilgi duyabileceğini yazmıştım, hatırlarsanız. İşte bu konuya oradan geldik. Biliyorum, bazılarınız huzursuz olacak, tepki verecek hatta bana kızacak. Ama artık zamanı geldi diye düşünüyorum, açık açık eşcinselliği konuşmalı, araştırmalı ve cinsel kimlikleriyle insanları ayrıştırmamayı öğrenmeliyiz.
Homofobik bir toplumuz, ilk önce bunu kabul etmeliyiz. Bazılarımız eşcinselliği salgın bir hastalık gibi görüyor ve eşcinsellerden fersah fersah kaçıyor. Oysa iki kelam etse karşısındaki 'insanla' kendisinden, arkadaşından bir farkı olmadığını göreceğini düşünüyorum. Eşcinsellik neden bu kadar kötüleniyor ya da kabul görmüyor bunu konuşmalıyız bence...
İnsanlık, tarih boyunca cinsel kimlik savaşı vermiş bir Truva atı... İçinde milyonlarca farklı karakter ve fanteziler yumağıyla bir köşede kapının açılmasını, içindeki coşkunun, arzunun çıkmasını bekliyor. Ama o kapı ne zaman çalınsa evde kimse olmuyor. Ne yazıktır ki cinsel kimliklerimizi saklayarak, içimizde bastırarak günlük hayatımızda hiç olmadığımız insanlar olarak geziniyoruz.
Kadınlığımızdan/erkekliğimizden utanıyoruz. Cinsel kimliklerini açıklamaktan çekinmeyen ve kimlikleriyle mutlu mesut yaşayan insanları ise garip karşılıyoruz. Dedim ya, homofobik bir toplumuz ve karşılacağımız tepkilerden çekiniyoruz.
Oysa tarihe baktığımızda, Yunan mitolojisin de bile eşcinsel karakterlerle karşılaşırsınız. Ve tarihte kimse dönüp de Platon'a 'Oğlum sen ne ayaksın' demez. Çünkü onun fikrine, düşüncelerine ve felsefesine önem verir. Cinsel kimliğiyle savaşmak bir yana dursun, saygı duyar. Ya da bırakın mitolojiyi kendi tarihimize bakalım. Fatih Sultan Mehmet'in eşcinsel olduğunu neden kabullenemiyoruz? Birçok ünlü tarihçi Fatih Sultan Mehmet'in eşcinsel olduğunu söylüyor ve belgelerle bunu kanıtlıyor. Ama biz, olmaz öyle şey, koskoca padişah, İstanbul'u fethetmiş eşcinsellik ne demek! Sapına kadar erkektir Fatih Sultan Mehmet, cümleleriyle savunmaya geçiyoruz. Yani kısaca diyoruz ki; erkek adam savaşır, erkek adam fetheder, erkek adam padişah olur! Oysa kafamızı biraz yukarı kaldırsak eşcinsel başbakanların koskoca ülkeyi yönettiğini görebiliriz.
Haberin devamı ↓
Yine kendi tarihimize bakalım. En ünlü yazarlarımız, düşünürlerimiz eşcinsel değil midir? Hüseyin Rahmi Gürpınar, Sait Faik, Nahid Sırrı Örik, Abdülhak Şinasi Hisar... Tabii bu kadar ünlü düşünürün, yönetmenin, yazarın, modacının ardından da şu soru gün yüzüne çıkıyor. Eşcinseller daha mı yaratıcı oluyor? Bu sorunun cevabı da aslında içinde gizli... Hem erkek, hem de kadın gibi düşünen bir insanın sadece karşı cinsine ilgi duyan bir insandan daha yaratıcı olacağı çok açık değil mi? Tabii şunu söylemeden de geçemeyeceğim; eşcinseller sadece bahsettiğimiz meslek dallarında olmamalı. Bu vizyona sahip insanların her sektörde yer alması gerekir. Ha, şimdi diyeceksiniz ki, yok mu? Olmaz mı, aramadığınız kadar...
Ama ne yazıktır ki eşcinselliği hastalık gibi gören nice insan yüzünden cinsel kimliklerini saklayarak yaşıyorlar. Hatta toplumun ve aile baskısının yüzünden evlenip, hiç mutlu olmadıkları bir hayatı yaşamak, sahip oldukları çeşitliliği ve geniş bakış açılarını kendilerine saklamak zorunda kalıyorlar.
Günümüzde ise eşcinsellik tam bir çıkmaza girmiş durumda. Sanki tarih ilerledikçe, görüşlerimiz ve vizyonumuz daralıyor. İnternet gibi bir derya varken, sevdiklerimizle görüntülü konuşabilecek teknolojiye, hatta uzaya gidecek donanıma dahi sahip olmuşken kafatasımıza sıkışmış loblarımız neden eskisi gibi çalışmıyor? Pencereleri kim kapattı?
Bakın her şeyi geçtim, evde çekirdek çitlerken televizyonda Bülent Ersoy'u izleyip eğlenen ebeveynler, kendi çocuklarının eşcinsel yaklaşımlarını görmezden geliyor. Olmaz öyle şey diyor. Oysa Bülent Ersoy'u, Zeki Müren'i ayakta alkışlamayı biliyor! Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu... Yani başkasının başına gelirse olabilir, ama bizim başımıza sakın ha gelmesin. Sanki bu bir hastalık! Bu bir tercih değildir, önce bunu kabullenmemiz gerekiyor.
Gelelim asıl can alıcı noktaya! Bazı kişiler de sırf marjinal görünmek, yaptığı işte kabul görmek için eşcinselmiş gibi davranıyor. Bu daha büyük bir sorun değil mi? Eşcinsellik ne zaman marjinallik oldu, önce bunu tartışmaya açmak gerekir sanırım...
Konuşulacak, eteklerimizdeki taşları dökecek daha çok zamanımız var, biliyorum ve bu konu hakkında yine yazacağımı düşünerek yazıma 'şimdilik' son veriyorum. Eleştirmeden, düşünmeden konuşmamak adına da Sait Faik'in şiirinden bir kesitle size bir hatırlatma yapmak istiyorum; bir insanı sevmekle başlar her şey...
Tuğçe Özel
|

|
|
|
|