ANNE VE BABA ÖRNEK ALINIYOR
Psikologlar ise aldatma dürtüsünün genetik olduğunu ya da aileden kalıtımsal olarak geldiğini yüzde yüz kabul etmek yerine bunu, çocukluktan itibaren anne ve babadan görülerek öğrenilen bir davranış biçimi olarak açıklıyorlar.
Çocuklar, anne ve babayı rol modeli olarak benimsedikleri için onların davranış şekillerini ve değer yargılarını örnek alarak yetişiyorlar. Aldatmak ile ilgili çalışmalarıyla tanınan ünlü psikolog Dr. Susan Marchant Haycox; "Eğer bir çocuk ebeveynlerinden birisinin diğerini aldattığını bilerek yetişirse, bir süre sonra sadakatsizliği kabul edilebilir bir şey olarak algılamaya başlar. İlerleyen yıllarda bir yetişkin olduğu zaman da partnerini aldatmak, onun için sıradan ve olağan bir davranış gibi görünebilir."
KİŞİSEL BİR SEÇİM
Aldatmanın sebepleri arasında genetik, sosyolojik ya da ailesel faktörlerden bahsedilse de aslında bu davranış şekli ile ilgili en doğru açıklama, kişinin kendi değer yargılarından ve ikili ilişkilerle ilgili beklentilerinden geçiyor.
Ünlüler dünyasında da kişisel tercihini sadakatsizlikten yana kullanan birçok yıldız var. Sevgilisi Elizabeth Hurley'i bir hayat kadınıyla aldatan Hugh Grant, düzenli ilişkilerinin adamı olmadığını dile getiren yakışıklı aktör Gerard Butler ve her zaman başka kadınlarla paparazzilere yakalanan beyazperdenin asi yıldızı Colin Farrell tek eşliliği reddeden ünlülerin başında yer alıyor. Sienna Miller'ı çocuklarının dadısıyla aldatan Jude Law ve tam bir kadın avcısı olan John Mayer de sadakatsizler listesinin başını çekiyor. Ünlü kadınlar da ihanet söz konusu olduğunda erkeklerden geri kalmıyor! Lindsay Lohan, Kate Hudson ve Drew Barrymore; bir ilişkiyi bitirmeden yeni heyecanların peşinden koşarak; flört etmeyi çok seviyorlar!
Psikolog Dr. Shirley Glass, "Bir birliktelik yaşasak da başka birisinden etkilenebiliriz, ilişkimizde mutlu olsak bile bu bir şeyi değiştirmez. Sadakatsizliğe yönelmemizi ya da buna izin vermeyip partnerimize sadık kalmamıza sebep olan faktörler, bizim karakterimizle ve değer yargılarımızla ilgilidir" diyor.
Bu noktada partnerine bağlılığın yani tek eşliliğin, kişinin değer yargılan arasında ne kadar güçlü olup olmadığı etkili oluyor. Sadık olmayı başaramayan kişiler, çoğu zaman olayları anlamak istedikleri gibi yorumlamayı tercih ediyorlar. Sevgilim öğrenmediği sürece başka birisiyle flört etmemin ya da öpüşmemin ne sakıncası olabilir düşüncesiyle bir anda kendilerini süregelen bir ihanetin içerisinde buluveriyorlar. Bu tür ilişkilerde kişiler, partnerlerini olduğu kadar kendilerini de kandırıyorlar.
Aynı zamanda narsist, egosu şişkin ve yeni kişiler tarafından sürekli beğenilme ihtiyacı içerisinde olanlar da aldatmaya meyilli oluyorlar. Dolayısıyla genetik faktörler bir yana; sadakat ve ihanetin yol ayrımında, kişinin hangi yöne gitmeyi tercih edeceğini belirleyen yine kendi bakış açısı, etik kuralları ve kişilik özellikleri oluyor.
ALDATMA ANKETİ:
İngiltere'de yapılan bir araştırma sonuçları, erkek ve kadınların aldatma sebepleri farklı olduğunu ortaya koyuyor. Araştırmanın anketinde kadınların yüzde 50'si 'âşık oldukları için', erkeklerin yüzde 44'ü ise 'karşı cinsin cazibesine kapıldıkları için' aldattıklarını itiraf ediyorlar. Kadınların âşık olmaktan başka diğer aldatma sebebi ise evliliklerinde mutsuz olmaları. Aldatma, sevgililer arasında daha çok yaşanıyor. Evli çiftlerde aldatma oranı yüzde 21. Beraber yaşayan sevgililerde ise yüzde 51.
UZMAN GÖRÜŞÜ
Aile ve Evlilik Terapisti Ebru Tuay Üzümcü, genler ve aldatma ilişkisini anlatıyor: "Kesin bir kanıtı olmamakla birlikte bazı bilim adamları aldatma genini buldukları iddiasındalar. Ancak burada asıl önemli nokta şu; bir an için bunu doğru farz etsek bile her aldatma genine sahip olan kişi aldatmıyor! Tıpkı her yeteneğin su yüzüne çıkmaması, her tepkisel davranışın yaşam boyu aynı formda kalmaması gibi...
Örneğin eskiden öfkesine hâkim olamayan birisi zaman içinde değişebilir, yeni davranışlar öğrenebilir ve yeni bir anlam verme sistemi içinde olayları değerlendirerek; eskiden kavga ettiği durumlara artık gülüp geçebilir. İnsan beyni, aktif ve dinamik bir organ... İnsan zekâsı da buna bağlı olarak sürekli gelişebiliyor. O nedenle aldatmak bir seçimdir. Bu gene sahip olmadığı halde aldatan ya da bu gene sahip olduğu halde aldatmayan insanların varlığını göz anlı etmemeliyiz.
O halde; 'Aldatmak genetiktir' demek, olayı dar bir açıdan görmek anlamına gelir ve gerçekleri tam anlamıyla ifade etmez. Genleri bir makas gibi düşünün... Usta bir terzinin elinde harika bir model yaratmaya yarayabilir, bir katilin elinde ise insan öldürmeye sebep olabilir. Genetik olarak belli yatkınlıklarımız olabilir ama anlam verme sistemi, karar alma söz konusu olduğunda genetikten daha baskın rol oynar. Anlam verme sistemi de bireyin diğer insanlarla etkileşimi ile oluşur. Aldatma geni var mı yok mu diye bakmak yerine, yaşadığımız toplumda aldatmayla ilgili bakış açısı nedir diye sormak daha yol gösterici olacaktır. Aldatma ile beraber sözü edilen değerler nedir? Erkekliğin ispatı aldatmaktan mı geçer? Fırsatı varken aldatmayan kişi çevresinden takdir nü görür, alay konusu mu olur? Genler değil; bu tür soruların cevapları bize aradığımızı verecektir."
|