Dokunmak güzeldir!
Dokunamadığımız yabancılarla sürekli olarak geçici temaslarda bulunmak içimizde büyük gerilim yaratır.
Sosyal maskelerimizle yaşıyoruz!
Hepimiz toplum içinde sosyal maskeler, başkalarına karşı duyduğumuz gerçek ilgiyi dikkatle saklayan uzak bir kaygısızlık havası takıyoruz. Hiçbir yığın yabancı yüz arasında birdenbire tanıdık bir yüzün belirdiği bir durum yaşadınız mı? Bu gerçekte sarsıcı olabilir, zira hemen maskenizi sıyırıp yeniden insani davranmanız gerekir.
Bir gün yabancılara dokunma tabusuna karşı daha az sert tepki verebiliriz, fakat muhtemelen tümüyle kendiliğindelik durumuna asla ulaşamayacağız.
Gelişmiş kişisel temas
Günlük yaşamda dokunma konusunda yaşadığımız engellerin panzehiri daha geniş toplumsal temas değil, gelişmiş kişisel temaslardır. Her birimizin “sevgili” olarak bir eşe ihtiyacı olduğu kadar, “dokunmak” için de bir eşe ihtiyacı vardır. Bu biriken dokunma gerilimlerini gidermemize yardım etmek için birinin olması gerek.
Temel bedensel dürtü
Kitleler dokunma arzusuna iştirak etseler de onu yaratmazlar. Bizler sıcak, sevgi dolu temas ihtiyacıyla doğarız ve bu ihtiyaç mezara kadar içimizde kalır. Dokunma uyarısı temel bir bedensel dürtüdür ve bunun bu denli görmezden gelinmesi şaşırtıcıdır.
Bu dürtü “tensel açlık” larak tanımlanır. Esasında, dokunma mahrumiyeti az beslenmeyle bazı benzerlikler gösterir: her ikisi de fiziksel ve psikolojik açıdan büyümenin durmasına yol açar. Antropolog Ashley Montagu erken yaştaki dokunma uyarısını uygun büyüme ve gelişmeye bağlıyor.
Sevgilinin dokunuşu özeldir!